BİZ KİMİZ?


Şu yukarıdaki resimde görmüş olduğunuz Göbeklitepe kalıntıları resmen 12.000 ila 16.000 yıl öncesinden. Sümerlerin ilk medeniyet olmaları imkansız, medeniyetin tarım ve hayvancılıkla başlamış olması da pek gerçek olmayabilir. Göbeklitepe basbaya bir tapınak. Etrafını ise henüz açmaya başlamışlar. Bildiklerimiz ve bilgilerimiz hep ama hep göreceli. Gün geliyor yenisini öğreniyor ve eskilere itibar etmiyoruz.... İyi güzelde biz kim oluyoruz?

Kim olduğumuzu anlamak için geçmişe ve şimdiye bakıyoruz, geleceği tahmin edebiliyoruz. Peki Anadolu topraklarında yaşama şansına nail pek duygusal ve pek dinamik bir toplum olarak neleri sahipleniyoruz... Baklava, kebap dışında demek istiyorum. Dünyaca nam salmış bir özelliğimizde misafirperverlik değil miydi? Yani kapımıza kim gelirse gelsin evde misafir eder, yedirir içirir, yıkar paklar, öper koklarız. Sanki bir zamanlar....

Ancak bugünlerde nerdeyse otellere bile almıyorlar insanı. Yok canım demeyin. Sahil şeritlerinin dışında, Anadolu'nun bağrında işler bambaşka. Tek başına bir kadın ya da evli olmayan bir erkek bir kadın olarak kalacak yer bulmanız hiç de kolay değil. Otel sahipleri sokakta kalsanız dahi sizi kabul etmiyeceklerini apaçık belli ediyor. Yahu biz İstanbul'dan kalkıp taaaa Güneydoğu'ya sadece sevişmeye gitmiyoruz. Memleketimizi tanımak istiyoruz. 


Bu güzellikleri görnek, havasını koklamak, yemeklerini tatmak, insanlarını kucaklamak istiyoruz. Sonunda couchsurfing üzerinden kalacak yer bulduk, yırttık diyelim, konu kapansın.

Konuyu değiştireyim ama tatlıya bağlayamayacağım.... Tarihi ve kültürel miraslarımızı koruyamıyoruz. Ormanlarımızı koruyamıyoruz. Sularımızı koruyamıyoruz. Şehirlerimizi koruyamıyoruz.... Ancak Urfa'da bir fark görülüyor. Zengin aşiretler şehri, çarşısını, pek tabii camileri, vs. oldukça özenle koruyorlar. Mardin Midyat'ta olduğu gibi turistler için de değil bilakis kendileri için. Bakın iş tatlıya bağlandı bile. İnsanoğlu işte...
  


Balıklı göl ile ilgili güzel bir link bulmaya çalıştım ama ekşisözlük dışında enteresan bir şeye rastlamadım, belki sizin şansınız daha açık olabilir. Göle ait hurafeler çok eski, ancak civarındaki Rızvaniye Camii nispeten yeni. Osmanlı valisi Rıdvan Paşa ya 1717 ya da 1736'da yaptırmış. Bir de yine gölün bir ucunda Halil İbrahim Camii var ki onu da 1211'de Eyyübilerden Melik Eşref  Mu-zaffer-üd-din yaptırmış. Minaresi gördüğünüz gibi kiliseden dönme. Camiden daha eski....


Daha daha ve daha da eski birşeyler görmek içinse müzeye ve yeni kazı çalışmaları yapılan seraya doğru yürümek gerekiyor. Balıklı gölden çok uzak değil. Çok şahane bir belediye binasının bahçesinden giriliyor bu kazı alanına. Sakinleri de bir çay ikram etmeyi ihmal etmiyorlar. Mozaiklerdeki zebra ise nerden çıktı demeyin hiç bilmiyorum... e, daha kim olduğumuzu bilmiyoruz!

YİNE YABAN MERSİNLİ TURTA!!


Bugün çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın doğumgünüydü. Kutlamaya sabahtan başladık bizde hiç beklemeden. Her doğumgünü bir turtayı hakeder. Bu geçen sene yaptığım yaban mersinli turtanın bir değişik versiyonu ve de üstüne kakuleli, limon kabuklu, gerçek sütle yapılmış pudinglisinden. Dantelli süslemeleri gibi pudingi de sanatçı ellerinden çıkma...


Sanatçı demişken dün gece sergi açılışlarında yaşanan saldırılara maruz kalan herkese çok geçmiş olsun, konuyla ilgili çeşitli haberler burda ve burda mevcut. Neyse biz tatlı yiyelim tatlı konuşalım, hemen tatlı tarifine geçelim...

8 kişilik Turta için;
3 su bardağı elekten (havalansın diye)geçirilmiş un
1 yumurta
200 gr tereyağı
az tuz
Bu verdiğim ölçülere pek güven olmaz, siz cafernando.com'dan garantili ölçülerle yapın isterseniz. Turta hamuıru hakkındaki püf noktaları da işte aynı siteden verilen linkte bulabilirsiniz.

Turtanın malzemelerini aynı Cenk beyden öğrendiğiniz şekilde hazırlayıp dolapta bekletirken hemen bir kapta yaban mersinlerini, elde olan diğer meyveleri, mesela armut çok yakışır, sonra efendime söyliyim tarçın, kakao gibi tatlıya yakışacak bilimum baharatı ve varsa çikolata parçalarını karıştırın.

Sonra yaklaşık 1.5 lt süte ama gerçek süte 1-2 kaşık tam buğday unu ile nişastayı, 1 limon kabuğu rendesini, 3-4 kakule çekirdeğini açarak çıkarabileceğiniz tohumlarını karıştırarak pişirin. Pudingten artabilir ama bunun hiç bir sakıncası aksine faydası olabilir. O kadar leziz ki her gün yenir!

Sonra sırayla tart hamurunu 20 dakika, sonra meyve karışımını üstüne boca ederek bir 20 dakika daha, ve en son pudingi de üstüne yayarak son bir 20 dakika daha 180 derece ısıtılmış fırında pişirin.


Yediklerinizi yakmak için sonrasında da Atatürk Arboretum'una gidin. Giriş bedeli komik ama girdiğiniz anda aldığınız nefes dahil enfes!


Türler ve çalılar ve ağaçlarla ilgili bilgi de mevcut. Bir kitapçık satılıyormuş benim şimdi blog için yazarken haberim oldu yoksa şu yukarda ve aşağıda fotoğrafı mevcut yaratıkların ismini öğrenmiş olabilirdim. Mantarlar değilse de her ağaç ve bitkinin yanına tek tek isimlerini de yazmışlar yazmasına da şu aşağıdaki fotoğraftakinin ters bir yerine koymuşlar, çıksam inemem korkusuyla bakamadım...



Valla sitesi de kendisi kadar şahane. Durmayın hemen haftaiçi bir gün mesai saatleri dahilinde gidin. Diğer zamanlarda kapalı, e allahtan da kapalı, yoksa piknikçiler talan etmişti:))

Yeri gelmişken söylemeden geçmeyeyim, geçmiş Ramazan tatilinde bir güllaç yaptım, nar yerine yaban mersini koydum. Çok yakıştı. Aklınızda olsun Ramazan nar mevsimine denk gelmedi diye dertlenmeyin, başka ekşi meyveler de pek ala oluyor.

Arboretumunuz açık, meyveniz bol olsun. Sevgiler...