KIŞIN DA ÇİÇEKLER AÇAR...


Sabahları erken kalkmayı çok seviyorum, bu kömür kokulu bir sabaha uyanmak demek olsa bile...geceleri pencere açık uyumayı çok özlüyorum o ayrı. Kırlarda yaşasam hiç durmam açarım ardına kadar pencereleri ki o nefis, taze ve ferahlatıcı hava ciğerlerime dolsun. Bu günlerde derin bir nefes almak çok da meditatif değil gibi....ama napalım doğalgaz halihazırda el yakarken ve %50 zam daha beklenirken nefes alabildiğime şükrediyorum!!!


Bayram öncesi kömür bile yakamayanlar olduğunu, diğer yandan gıdaların çöpe gittiğini, plastiklerin içinde boğulacağımızı, durmadan alınan malların depolarda biriktiğini düşündükçe daha ne yapabiliriz? Sinnead O'Connor'ın yorumladığı bir reggae şarkısından yola çıkarak; 'If we can't be good, we can be careful' demek istiyorum. Çünkü aslında hepimiz iyiyiz. Hiçbirimiz kötü değiliz. Herşeyin bir sebebi var.


Pazarda kereviz yapraklarının, pancar yapraklarının tepe tepe kasalarda ayrıldığını gördüm, sandım ki yaprakları da kullanan birilerine verecekler. Halbuki çöpü boylayacaklarmış...Elimde olmadan kasalara dalıp, henüz çürümeyenleri geri alıp çantamı ağzına kadar yapraklarla doldurdum. Çünkü kereviz yaprakları ile mükemmel sebze suyu yapabilirsiniz, et suyu, tavuk suyu gibi, malum önümüz kış, bolca çorba yapacağız...bu sebze suyu için ayrıca bir yazı yazmak gerekir.



Biz gelelim börülce salatamıza. Börülceleri suda bekletip, haşlayın. Çok dağılmasın, dikkatli olun. Börülceler haşlanırken bir havanda tuz, karabiber, sarımsak, zencefili dövün. Tahin ve zeytinyağı ekleyerek iyice karıştırın. Zevkinize göre sirke ya da limon ekleyin. Bu karışımı ne kadar karıştırırsanız o kadar iyi. Sonra börülceler haşlandığında ve hala sıcakken sosu ekleyin, hemencecik içine çeksin sosunu...Pancar yapraklarını da ince ince kıydınız mı işte size enfes piyaz benzeri bir salata. Börülce yoksa sevdiğiniz diğer bakliyatlarda olur. Ama şunun güzelliğine baksanıza...


Sakalar öterken ve bayram gününe uyanırken biliniz ki kışın da çiçek açar. İçiniz içinize sığmaz!
İyi bayramlar...

YABAN MERSİNİ SİRKESİ



Yaban mersini sirkesi mi? demeyin. Bende hayatımda ne duydum ne gördüm. Hayatta herşey gibi bir sebebi var. Bir zamanlar mevsim sonu olduğundan bolca ve ucuza kovayla yaban mersini almıştım pazardan, Kastamonu pazarından, ha şu gün yaparım ha bu gün derken bilmiyorum artık dolapta o kovasında ne kadardır beklediklerini...ben diyeyim 15 gün siz deyin 25. Ama boşa da gitmeyeceklerini bildiğimden bir rahatlık da var üstümde.

Ne olur bunlardan, reçel mi yapsam, likor mu yapsam, derken sonunda sirkelik oldular. Katkısız sirke...sadece süzçgeçten geçirerek suyunu sıkıp, elimde mercimek köftesi gibi iyice suyunu çıkararak, şişeye doldurdum bekliyorum.



Ağzı açık bir şekilde hava ile temas etmesini sağlayarak, bakterileri çalıştırarak yaban mersini sirkesine kavuşacağım. Köpürüp duruyor, o yüzden fotoğrafta gördüğünüzden biraz daha fazla boşluk bırakmak gerekiyor. En iyisi kavanoza koymak.

Bu kadar. E, ismi yeter, o kadar havalı ki...


PARMAKLARINI DEĞİL PİZZANI YE!



















Herşeyden önce şu linke girin ve hemen ilk programı(Soul's back!) ve sırasıyla tüm programları dinlemeye başlayın. Lütfen...


Dansetmeye başlamadan pencereleri de açıverin gitsin. Pastırma yazı sıcakları iliklerinizi doldursun. Bu ne güzel bir sabah, bu ne güzel demokrasi! Umarım hepimiz için aynı güzellikte başlamıştır bu gün, yoksa eminim soulsendikası kendinizi iyi hissetmenizde yardımcı olacaktır. 



Bu güzel sabaha uyandığımda karnım o kadar toktu ki öğlen saatlerine kadar elimde bir bardak kahveyle idare ettim. Sonra aniden karnım acıkınca, un eleğini elimde buluverdim. Hemen mayasız birşeyler yapmalıydım...İnternete sarıldım.






İşte 3 kişiyi doyuran ve tatmin eden bir pizza hamuru tarifi:

Cooks.com'dan...ben bazı değişiklikler yaptım, sizde kendinizi salın gitsin.


Başlamadan şu 'cup' meselesine değinelim, değinelim de karışık; avustralyalısı var, amerikalısı var, ingilizi var...ikea'da satıyorlar, komşum hediye aldı da, bence sizin de benim gibi kafanız karışıyorsa, hesaplamalarla aranız iyi değilse bir yerlerden edinin. Yok ben hamurdan anlarım diyorsanız da eyvallah!


1 cup tam buğday unu
1 cup çok amaçlı buğday unu 
1 çay kaşığı tuz
2 çay kaşığı kabartma tozu
(karbonatta olur,ancak bakınız ve bakınız...daha da bakınız)
2/3 cup su


5-6 yemek kaşığı zeytinyağı
 

Üstüne de pizzaya yakışan evde ne varsa koydum...


Üstü için:



5-6 yemek kaşığı domates püresi
sevdiğiniz ve dilediğiniz miktarda peynir
1 orta boy soğan
1 kırmızı biber
sarımsak
taze zencefil(tozu da olur kanımca)

dereotu

kekik(fesleğen olaydı)

tuz ve karabiber





Bir kapta unları ve kabartma tozunu eleyip, tuz(havanda dövülmüş tuz kullanırsanız, yerken çıtır çıtır tuz taneleri ağzınıza geliyor, benden söylemesi) katın, suyu da ekleyip parmak uçlarınızla hamuru yoğurmaya başlayın. Toparlanmaya başlayınca 2-3 dakika daha yoğurun. Sonra ister elinizde, ister merdane, ister oklava ile ya tamamını ya da küçük parçalara ayırarak top top hamuru dilediğiniz kalınlıkta açın. 


Biraz dinlenirken soğan, sarimsak,zencefil ve biberleri ince ince doğrayıp kavurun. Tepsinize yağlı kağıt serip, pizza hamurcuklarını dizin, üstüne zeytinyağı gezdirin, sonra domates püresini, sonra ince kıyılmış dereotunu, sonra peyniri ve en son da kavurduğunuz karışımı boca edin...biraz daha zeytinyağı gezdirmekte sakınca olmaz diyordum ama pişince fazla yağlı buldum.


Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun gibi. Sevgiler.








EVE GELDİM BİN TANE!




Eve geliyorum, elektronik posta trafiği...Karnım aç, dolap tamtakır, pazar alışverişi yarın. Gelirken yolda arkadaşıma rastladım, tost almaya gidiyormuş, dedim 'Dur!'.

'Bende açım gel yemek yapalım'

Gel dedim demesine de sokağın köşesinden eve gelene kadar sessiz düşünüyorum; evde biliyorum ki sadece soğan var. Birde kediler için haşlanmış kasap artığı bıngıldaklar, kıkırdak dokular...e karabiber ve tuz? Hele du bakalım...


Anahtarım komşudaydı, anahtarı almaya gittik, dedik açız ya sen? 'Çevirme tavuk yapıyorlar, köşede, alıyım geliyim' dedi...

Ben sesiz, tavuk hiç sevmem ki! 


Soğan çorbası yapıcam ben de dedim. Onlar da alışverişe gittiler...


Açlıktan gözüm dönmüş, soğanları bodoslama doğrayıp, bıngıldaklarla ve tuz+karabiberle beraber düdüklüye attım gitti. 45 dakika pişirdim, el blendırından geçirdim. Oldu bitti. Koyu ve jölemsi olacak biliyorum. Taze soğanları da ince ince kıydım üstüne atıcam. Sssllll.


Bu arada dostlar alışverişten döndüler, pirinç, ciğer ve tavukla döndüler. Ciğerler hemen kavruldu, kavrulmuş ciğer tenceresinde pilav yapıldı...pilav ciğer rengini aldı, mmm mis. Tavuklarda limon soslu, beni hiç ilgilendirmez. Ama kabul ediyorum ki çok güzel oluyor, tarifini kendisinden alırız bir gün.


Pilavın tarifini vermeye gerek var mı?




 Feriköy'den aldığım yoğurda dokunmadık bile...yani unuttuk. Zaten o yoğurdun kapağını açıyorsunuz ve dibini görene kadar durmak imkansız, ay çekirdeği gibi. 


Çorbaya ekmek kızartıp, üstüne tel peynirler de tiftikleyebilirdik, fransız usülü soğan çorbası gibi...Onu da unuttum. Hiç bunları kendine dert etmeye değer mi?


Yani çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane. Tanrılar insanları yalnızlıkla terbiye etmesin, efendim.