DEĞME KEYFİNE!
Diyarbakır, Mardin, Midyat, Urfa ve Antep yolları, köyleri boyunca çay ve kahveden yana sıkıntınız olmaz. 12 gün boyunca tek bir yerde çayın sonunu getiremedik, onun da ismi lazım değil... Kahve ise bahane olamayacak kadar güzeldi, her seferinde ve her yerde. Sırf tadı değil cezvesi de, fincanı da, sunuluşu da... İnsanı şanslı gününde hissettirenlerden.
İlk denediğim şahsına münasır cevizli kahveydi; cevizi unufak edip kahveyle pişirmişler, yudum yudum kahve içerken dilinize mini mini ceviz parçaları geliyor. Siz de afiyetle kıtır kıtır yiyorsunuz. Tadı damağınızda kalıyor. Ama ne yalan söyleyim, heyecan yok.
Başka bir gün sıra mırra kahvesindeydi, siparişi verdik, bekliyoruz... Güzel bir cezveyle ve iki küçük fincanla birlikte kahveci yaklaştı, elimize fincanları tutuşturdu, bir lokma kahve döktü, ve başımızda beklemeye başladı. Birbirimize ve fincanın içindeki bir gıdım kahveye bakarak, ürkekçe koklayarak, ve bir güzel bismillah çekerek, yuvarladık mırraları. Anam! Kalbim koşarak yerinden uzaklaştı, aşka da ölüme de eş mesafede benzerlikte bir çarpınma ve çırpınmayla... Mırra bir daha içemedik mi, içtik. Diğer alıştığımız kahveye oranla daha yoğun, ama hala sıvı, yağlı, mis gibi kakule kokulu, ve kesinlikle denemeye değer. Ne yalan söyliyim, insanda merrak uyandırıyor.
Bir başka merak uyandıran dünya ve insan nimetlerinden biri de Mardin Bienali'nde gördüğüm işlerden biriydi. Bu yukarda gördüğünüz iş işte... Bu ne güzel kağıt, bu ne güzel kağıt kıvırma, bu ne güzel hediye... Ev sahibinin çocukları ve torunlarının dediğine göre sanatçı onlara hediye etmiş işi, napcaktı geri mi götürecekti derseniz, çok haklısınız; aşağıda Mezopotamya ovası, hemen altta çoluk çocuk, ve pek yakında Kasimiye Medresesi, değme keyfine!
Derken derken, yolun sonuna doğru asıl meşhur olan menengiç kahvesinden içtik. Hakkını vermeli; menengiç(neydi ki? diyenler için burda ve burda bilgiler mevcut ama sonuçta) seven ve de sevmeyen illa ki bu kahveyi takdir edecektir. Bu kahve bir lezzet bombası, bir başka bişi. Menengiçin ağızda çıtır çıtır çıtırdayan kabukları, damağınızda kaymak gibi kayan yağı unutulacak, peşine düşülmeyecek gibi değil. Merakınıza merak kattıysam, değmeyin keyfime!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder