FERİKÖY ORGANİK PAZARI



Cumartesi günü, benim için yapılcak en güzel işlerden biri organik pazara gitmek. Hiç birşey almasam Ada yoğurdu alıyorum, gidemezsem arkadaşlardan rica ediyorum, bana da yarım yağlı, bi tane de tam yağlı...Annemin yoğurdu gibi. Makromarket'lerde de satılıyormuş, mutlaka, mutlaka deneyin. Vazgeçemeyeceksiniz.

İşte aldık yoğurtları, dönerken akşam yemekte tekrar buluşmak üzere sözleştik. Fotoğraf çekmekte olan ve bize katılamayan bir arkadaşımızı daha çağırdık. O da semizotlu salata sözü verdi. Çok şahane, çünkü galiba vejetaryen oluyorum. Balık hayvandan sayılmazsa tabii.

Salatanın tarifi de blogdaki fotoğrafıda kendisinin şaheseri. Zaten bu semizotlu salatanın tarifini vereceğim, içindekiler ne eksik ne fazla olmalı. Tadı, kelimenin tam manasıyla damağınızda kalacak...söz.

Hemen buyrun tarife;

1 demet semizotu
2 avakado
200 gr peynir(parmesan olur, pekorino olur, tulum olur, yağlı beyaz peynir olur)
1 kaşık balsamik sirke
3 kaşık zeytinyağı
bolca ceviz!

Semizotları ve avakadoları ayıklayıp temizleyin, salata kabınıza doğrayın. Balsamik sirke ve zeytinyağını ayrı bir kapta karıştırıp kenara ayırın. Peynir ve cevizleri salatanın üstüne boca ettikten sonra sosunu da ekleyin ve afiyetle yiyin.

Sağlık dolu günler dileğiyle....

HAYVANLARIN KÖLELİĞİ

Cuma Cumartesi geceleri dışarı çıkmak bir eziyet olmadı da noldu? Dışarı çıkmakdan kastım tabii Taksim'e çıkmak. E, canım ne var bunda, otur evinde film izle(elimde yeni film yok), arkadaşlarını çağır(evde boya badana yaptım,müsait değilim), kitap oku(hah o olur bak)....

Koşarak eve bir gelişim var, sanırsın dışarda adam kesiyorlar. Koşarak gelirken Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sını almıştım, yeniden okumak için. O kadar güzel bir kitap ki...Neyse bi güzel koltuğa kuruldum, kitaba başlamadan ajandada bir yazı gözüme çarptı daldım gittim, ajanda da çok güzel, Metis yayınevinin, 2009 ajandası, HAYVANLAR ve İNSANLAR. Sayfalar sayfaları kovaladı, geldim Gary L. Francione'nin yazısına...Ay dehşet verici. Kısaca özet vereceğim lakin Francione'nin kendi sayfasında daha detaylı dehşetengiz bilgiler mevcut. Kendisi baya radikal bir kişilik sanırım.

Neyse gelelim ajandadaki özete:

ABD'de sınai çiftliklerde üretilen, kesim vakti gelmiş domuzların yüzde 80'inden fazlası veremlidir. Süt danaları kronik kansızlık çeker. Besi tavuklarının gagaları dağlanır ya da kesilir. Erkek civcivler yumurta üretimide kullanılmayacakları için cinsiyetleri belirlenir belirlenmez itlaf edilir. Civcivler plastik torbalarda boğulur, başları kesilir, gazlanır ya da ezilirler.Kesimlik sığırların boynuzları, eritici merhemler, kızgın demirler, testereler ya da boynuzları kafatasından kazımaya yarayan 'boynuz çıkarma kaşıkları' ile çıkarılır....

Daha devam edemicem, kalbim dayanmıyor. Vejetaryen olucam galiba...Dediğime bakmayın,ben hala avlanan hayvanların yenmesi taraftarı, yemek için fabrikalarda hayvan yetiştirilmesi karşıtıyım.

Geçen günlerde Açık Radyo'da yeni bir program başladı, yanlış hatırlamıyorsam Salı günleri 10:30da...Programın ismi 'Koku'. Programda anlatıldığına göre parfüm yapımında hayvanların heyecanlandığında ya da azdığında poposundan salgıladığı sıvılar kullanılıyormuş, oldukça seyreltilerek, hangisinde mi? Mesela Chanel 5. Mesele hangi marka olduğu değil, mesele bu kokuyu nasıl elde ettikleri. Parfüm kullanan kişiyi cazip kılan bu kokuyu elde etmek için köpekleri heyecanlandırıp ya da azdırıp(?) poposuna bir çeşit spatulayla dalarak o sıvıyı çıkarıyorlarmış. Pek tabii günümüzde bu yöntem yasaklanmış ve Chanel olsun, diğerleri olsun açıklamalarda bulunmuşlar; artık bu sıvıyı kullanmıyoruz diye. Programı yapan da 'Bizde inanmak istiyoruz' dedi! Doğrudur elbet...

Bitmez tükenmez entrikalar peşindeyiz, düğünlerde birbirimizi vuruyoruz, hayvanların g... parmak atıyoruz; bu ne biçim dünya, bu ne biçim demokrasi? Hay...

Gelin kendinize ve dünyaya bir iyilik yapın; alışveriş yaparken DÜŞÜNÜN!