___mezeler__ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
___mezeler__ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DELİRMEMEK LAZIM!


Adalara taşınmaya çalışıyorum. Yaşadığım yer Gezi parkına çok yakın, ha Divan Otel ha benim ev. O derece. Gezi olayları sırasında kendi devrimini yaşamayanımız kalmadı işalla. Ben de nasibimi aldım diyelim. Hani gözümüz açık gitmiycez dedik ya, o "tayyip-free" iki hafta ve devamında birçok(Satılmış Habertürk olsun, Onur Haftası olsun, ve tabii daha nice) eylem, etkinlik, yürüyüş harika ve ötesiydi. De, valla polise de gaza da doydum. Nassa mücadeleler bitmediği gibi, zaten adalarda nasibini alıyor bu dönüşümlerden. 

LİKYA YEMEĞİ

Artık bahar geri dönüşü olmayan bir yola girdi, sıcaklar bastırmadan keyfini çıkarmaya bakalım. Güneşde ısınıp, gölgelerde serinleyerek...Fırsat bu fırsat, yürümeye HAZIR MISINIZ!



Şehirde hızınızı alamazda dağlarda, nehirlerde yürümek isterseniz hiç durmayın; Antalya'yı ve/ya Fethiye'yi fethedin. Likya yolu tabir ettikleri, belgesellerini yaptıkları ve kitaplarını yazdıkları bu yol uzunluğuyla gözünüzü korkutmasın, hepsini bi seferde yürümek zorunda değilsiniz. Her dilimi ayrı bir tatil demek! Her durak ayrı bir lezzet durağı demek; keçi peynirleri, zeytinler, çifte kavrulmuş tahinler, portakal çiçekleri, adaçayları ve daha neler neler...saymakla bitmez, yaşanır.





Bu kutsal ve antik yolun haritasını çıkaran arkadaşım şimdilerde Kayaköy'e yerleşti ve karadan yaptığı likya haritasının denizden paralelini turlamaya başladı. Hemde kayakla...hem karadan hem denizden likya yolunu karış karış avcunun içi gibi bilir. Denk getirebilirseniz onunla buraları dolaşın; faunadan floraya, kuşundan balığına engin bilgisiyle size mükemmel bir rehber ve güven veren tecrübesiyle de unutamayacağınız bir yol arkadaşı olacaktır.







Biz o kadar şanslı değiliz diye düşünürken Kaleköy'deki kısa tatilimizdeki komşumuz bu yolun küçücük bir kısmını yürümeye davet etti bizi...Kaleköy'den Gökkaya'ya kadar. 40 dakika süren bu yol boyunca 40 çeşit bilgi edindik.



Yol boyunca Kaleköy'ün mahalleleri ve köpekleri, Akdeniz'in ağaçları ve bitkileri bahar sayesinde yaprak yaprak açılarak önümüze serildi...En sevdiğim yöre halkının 23 Nisan çiçeği dediği glayöller...namı diğer Gladiolus illyricus. Bu kafa ve eklem açan kısa yürüyüş sonunda tabii ki kurt gibi acıkmıştık. Komşu sağolsun üşenmeyip bize yorgunluk kahvesi yaptıktan sonra bi de üstüne şahane bir sofra hazırlamasın mı? Ellerinden öpüp, saygıyla anıyorum kendisini...Sofra tam anlamıyla mükemmeldi; taze balıklar, taze barbunyalar, zeytin salataları, közlenmiş biberler ve 'galiba çitlenbik ağacı' dediği bir ağacın filizlerinden yapılan o muhteşem meze! Tam olarak ismini öğrendiğimizde mutlaka tarifini yazacağım, bir başka sefere...







Yemekleri afiyetle yiyip, rakılarla beraber şarkılara geçtiğimizde dolunay önümüzde altın bir top gibi parlamaya başladı. Söz gümüşse, sessizlik altındır!







Ah bahar AHHHHHHH!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

KANEPELER ve SEÇİM




Bu pazar oldukça önemli bir gün, hepimiz için mahalli idari lider belirlenmiş olucak...üstelik bi nebze de olsa tarafımızdan. En azından kararı bir başkasına bırakmayacağız heralde??

İktidar, koltuk, kanepe derken şu kaneplerin tariflerine gelelim, sergi açılışında kişi sayısı çok olduğu için oranları es geçip sadece birimleri yazıyorum. Lütfen keyfinizce kullanın:

Sarı kanepeler:
için BABA GANUŞ tarifine bakınız.

Kırmızı kanepeler:

kurutulmuş domates
sarımsak
kekik
zeytinyağı
tuz
karabiber

Kurutulmuş domatesleri kaynamış suda bekletip, yumuşayınca diğer malzemelerle beraber mutfak robotunda çekin.

Beyaz kanepeler:

taze(kahvaltılık) lor peyniri ve/ya labne peynir
süzme yoğurt
sarımsak
dereotu ve/ya maydanoz

Malzemeleri robotta çekin. Belki de özlediğiniz yönetime ulaşmak bu kadar kolaydır...Olamaz mı?
Patti Smith'den bi şarkı dinleyin hemen:
PEOPLE HAVE THE POWER!





FOODS NOT BOMBS


Her yıl en az binbir defa yılmadan yaptığım humusu aratmayacak kadar güzel bu meze mezapotamya topraklarının bizlere mirası, bir lütfu. Tahin diyince bende akan sular durur, üstüne üstelik bi de közlenmiş patlıcan işin içine girince zilleri takıp oynayasım gelir. Kanımca bu meze asla yanlız yenmemelidir.

Dün arkadaşlarım yemeğe gelecek diye yaptım,derken gelen sayısı artınca baba ganuşu kendimce çoğaltmak için kızarmış soğan ekledim ve şa-ha-ne oldu. Pide ile bandıra bandıra yenilmesi yapılacak en doğru harekettir. Hadi durmayın...

3 orta boy patlıcan

1 soğan

2 yemek kaşığı limon suyu

4 yemek kaşığı tahin

2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 yemek kaşığı nar ekşisi

8-10 diş sarımsak

2 tatlı kaşığı kimyon

süslemek için maydanoz

Patlıcanları (mümkünse mangalda yada) ocak ateşinde içleri yumuşayıncaya kadar çevirerek közleyin. Soğumaya bırakın. Bu sırada soğanları ince dilimler halinde kıyıp iyice kahverengileşinceye kadar tavada kavurun. Patlıcanlar el değecek kadar ılınınca, kabuklarından ayırıp ezin. Bir kapta tahin,limon, nar ekşisi, zeytinyağı, kimyon, tuz ve karabiberi karıştırın. Mutfak robotunda maydanoz hariç tüm malzemeleri atıp humus kıvamına gelene kadar döndürün. Tadına bakıp eklemelerinizi yapın. Maydanozları kıyıp üstüne serpin. Zeytinyağı gezdirmek isterseniz de sizi kimse tutamaz.